Markanız Zero UI için Hazır mı?
Tüketicilerin 2021’de akıllı telefonlarından vazgeçmeleri pek olası olmasa da, bazıları ekranların daha az kullanıldığı ve akıllı telefonun öğelerinin hareketlerimizi, bakışlarımızı, sesimizi okuyan her yere yerleştirilmiş cihazlara emildiği bir Sıfır Kullanıcı Arayüzü’nün (Zero UI) yakın geleceğini görüyor. Söz konusu Zero UI terimi ise 2015 yılında Fjord tasarımcısı Andy Goodman tarafından icat edilmiştir.
Bu tür bir iletişimin bundan on yıl sonra bile ne kadar yaygın olacağı konusunda bazı tartışmalar var hatta makinelerin aklımızı okuyacağından veya bizim onları isteyeceğimizden bahsetmiyorum bile. Bununla birlikte, makinelerimizin istediğimizi yapmasını sağlamak için konuşmamıza ve hareket etmemize izin veren teknoloji zaten mevcut durumda.
Bu yepyeni iletişim biçimi, reklamcılar için olası bir fırsat sunuyor. Örneğin, finansal hizmetler endüstrisindeki yüksek temaslı markalar için, görsel olmayan bir arayüz, marka sadakatini teşvik edebilir ve yatırım tavsiyesi sunarak ve finansal hedeflere ulaşılmasına yardımcı olarak yukarı satış fırsatları sağlayabilir. Örneğin, dışarıda yemek yemek isterseniz, telefonunuza “Bu akşam bir restoranda yemek yemeyi göze alabilir miyim?” Diye sorabilirsiniz. Ambalajlı tüketici ürünleri markaları için Zero UI cihazında bir seçenek olmak, büyük bir perakendecide raf alanı işgal etmekle eşdeğer olabilir. Her türden marka, kişisel verilerine dayanarak tüketicilere olan bu yakınlıktan yararlanabilir.
Ses Kontrolü
Zero UI’nin zihin okuma yönü çok zorlanmış görünebilir, ancak günümüzde ses kontrolü epey kullanılmakta. Apple, sesle etkinleştirilen teknolojisi Siri’yi 2011’de tanıttı ve o zamandan beri Google ve Microsoft’da aynı şeyi yaptı. İlk başlarda teknoloji oldukça ilkeldi, ancak teknolojik süreç açısından uzun bir yol kat edildi. Ses tanıma sistemleri için kelime hata oranı geçen yıl yapılan araştırmaya göre %6,3’e ulaşıldı, bu da yaklaşık olarak insanlarla aynı. İşte burada “sıfır kullanıcı arayüzü” devreye giriyor. Şimdiye kadar, makinelerle iletişim kurmak için delikli kartlar ve dokunmatik ekranlardan klavye ve farelere kadar çeşitli arayüzlere ihtiyacımız vardı. Artık sadece onlarla konuşabiliriz.
Önemli bir dönüm noktası ise, büyük bir hit olan ses kontrollü, silindirik bir ürün olan Amazon Echo’nun 2015’in sonlarında piyasaya sürülmesiydi. Yapılan araştırmalara göre 2019 Noel’inden önce, tüm ABD hanelerinin %4’ünde bulunmaktaydı. Bu, ev otomasyonu trendlerinin sadece başlangıcı olarak görülüyordu. Kasım 2016’da Google, Google Home’u tanıttı. Bu duruma kayıtsız kalmayan Microsoft, Cortana ses kontrol sistemi için yankı benzeri işlevler sunmak amacıyla hoparlör üreticisi Harmon Kardon ile ortaklık kurdu. Ayrı kulvardan gelen Apple’ın ise HomeKit’i ayrıca tüketicilerin ışıkları açmak, kapıları kilitlemek ve akıllı cihazlarla iletişim kurmak için Siri’yi kullanmasını sağlıyor.
Gerçek Anlamda Sıfır Kullanıcı Arayüzü Kullanımı
Fjord Austin’in küresel dijital proje lideri ve grup direktörü John Frémont, ses kontrollü hizmetlerden herhangi birini reklamcılığa açmanın “gerçekten kötü bir yanlış adım” olacağını söylemektedir. Frémont, sesin pazarlamacılar için bir sonraki sınır olacağına inanmadığını düşünmektedir. Bunun bir yenilik olduğuna inanımakta fakat işlev açısından çok sınırlı ve ekranların yerine geçemeyecek kadar pratik olduğu konusunda diğer araştırmacılarla aynı fikirde değil. Frémont, ses kontrolünü, jestleri ve yüz ifadelerini Sıfır Kullanıcı Arayüzü olarak birbirine bağlamak yerine, Sıfır Kullanıcı Arayüzü’nü bir tasarım fikrinden çok yapay zekaya açılan bir kapı olarak görüyor.
Zamanla, yaygın bir bilgi işlem sistemi, satın almalar hakkında çok doğru tahminler ve önerilerde bulunabilecektir. Örneğin, nesne tanıma özelliğine sahip akıllı bir buzdolabı, kullanıcıya “Sütünüz bitti. Biraz satın almak ister misin?” tarzında ses temelli önerilerde bulunabilir.